Ayşe Acar
Cumhuriyet Pazar – 12.05.2024
Özellikle 20. yüzyılın başında entelektüel çevrelerde oldukça yaygın bir düşünce olan öjeni ile ilgili felsefe dünyasının ne düşündüğüne gelin bir bakalım.
Jurgen Habermas “İnsan Doğasının Geleceği” başlıklı tezinde biyoteknoloji ve genetik alanında yaşanan gelişmelerin bir kritiğini yapar. Habermas’ın odaklandığı konulardan biri ahlaktır, haklı olarak şöyle der: “Ahlak, insanlar arası ilişkilerde gündeme gelir.”
İnsan genetiğine bilinçli müdahale (öjeni) uzun zamandır gündemde olan bir konudur. Habermas, anne ve babanın henüz dünyaya gelmemiş bir embriyoya genetik olarak müdahale etmesini saç rengi, boyu, gözleri, hatta zekâsını belirlemesinin ahlaka zarar vereceğini söyler. Ahlak insanlar arası ilişkide geçerlidir ve burada henüz dünyaya gelmemiş bebek ile ebeveynleri arasındaki ilişkidir. Ebeveynlerin bebeğin doğasını bilerek belirlemesi bebeğe karşı işlenen ahlak dışı bir sorun olarak dikkate sunulmaktadır.
Bir başka felsefeci Francis Fukuyama ise konuya ılımlı yaklaşan isimlerden. Fukuyama, insan biyolojisine ilişkin yürütülen bu çalışmalarda iyileştirme ile güçlendirme arasındaki ayrımda ahlakın devreye gireceğini ima ediyor. Yani “Bir hastalığı, bedensel bir problemi, engeli gidermede bu tür çalışmalar desteklenmeli ama bedeni güçlendirmede ahlak sınırı aşılabilir, buna dikkat etmeli” diyor.